Ukrayna Savaşı Sayılarla
Ukrayna Savaşı Sayılarla
Ukrayna'daki savaşın birinci yılında Rusya'nın kayıpları.
Blog

Zor bir yazı

Hiç olmazsa ahsen-i kasas ihtiva eden Yusuf Sûresi iyi anlaşılabilseydi, söz konusu yanlışlar tekrarlanıp gelmezdi.

Hz. Ali, Hz. İbn-i Abbas’ı Haricîleri ikna için gönderirken ona şöyle der:

“Onlarla Kur’an üzerinden tartışma; sen bir âyet söylersin, onlar başka bir âyet söyler. Kur’an’ı muharebe meydanı yapmayın; onlarla Sünnet üzerinden tartış.” Son bir-bir buçuk asırdır Müslümanların problemlerinin çözümsüzlüğünün en önemli bir sebebi, Kur’an’ı elbette her şeyin temeline oturturken, ne yazık ki, onu muharebe meydanı haline getirmeleri olmuştur. Bu da, öncelikle Sünnet’i bilmemekten kaynaklanmıştır. Sünnet, Kur’an’ın, İslâm’ın pratiğidir, hayata hayat yapılmasıdır. Bir yandan Sünnet’in bilinmemesi, diğer yandan Sünnet çizgisinde İslâmî bir pratiğin olmayıp, Kur’an’a teorik yaklaşım, evet, Kur’an’ı muharebe meydanı haline getirmiştir. Kur’an, bir defada inmiş bir teoriler kitabı değildir; Kur’an, 23 yılda hadiseler, sorular, meseleler üzerine, irşad için ve İslâm’ın hayata hayat olması sürecinin kılavuzu olarak inmiştir. Dolayısıyla, ondaki âyetler, hattâ âyetlerin farklı yönleri ve manâ derinlikleri, hadiselerle, vakıalarla iç içedir. Böyleyken, her bir âyetin Kur’an içindeki yerini, neye, hangi açıdan baktığını bilemeden, bir pratikte manâsını bulan ve bulacak olan nesh, mutlak-mukayyed, umum-husus, muhkem-müteşabih ve müşkil-i Kur’an gibi hususları nazara almadan Kur’an’a yaklaşmak, Kur’an’ı da, İslâm’ı da bir teoriler mecmuası haline getirmiştir.

İslâm’a teorik yaklaşmanın, Sünnet çizgisinde İslâmî pratikten yoksunluğun ve Kur’ân’ı muharebe meydanı yapmanın neticesidir ki, realitesiz ve zeminsiz bir idealizm ortaya çıkmıştır. Bu temelsiz idealizm, İslâm hassasiyetli bazı aydınları ve onların etkilediği kesimleri halktan koparmış ve ülke içinde muhalif konuma itmiştir. Müslüman çoğunluk asıl tabanı oluşturduğu halde, tabandan kopan bu muhalif tavır, söz konusu aydınların ve etrafındakilerin kendi ülkelerini dârü’l-harp gibi görmeleri sonucunu vermiş, sosyalist hareketlerden de etkilenen bu aydınlar, vatandaşı bulundukları Müslüman ülkelerde hâkim rejimlerle birlikte, kucaklamaları gereken Müslüman halk çoğunluğunu karşılarına almışlardır.

Dünyadaki gelişmeleri, dünyanın âdeta tek bir ülke haline gelmesini, bir yerde olmanın artık her yerde olmayı gerektirdiğini, dolayısıyla bir yerdeki köklü değişikliğin zemininin dünyanın tamamı olduğunu kavrayamamışlar; İslâmî sürecin vücut verdiği mutlak adalet-izafî adalet; çok hayır için az şerre razı olunur, yoksa tam şer olur; tamamı elde edilemeyen şey tamamen de terk edilmez; zararın giderilmesi menfaati çekmekten önce gelir gibi küllî kaideleri dikkatten kaçırmışlar; Şeriat-ı tekvîniyenin yasalarını nazara almamışlar, kuvvetin de bir varlık ve yaratılış hikmeti olduğunu görememişler, gerçekten bir İslâm dünyasının varlığını zannetmişlerdir.

Merhum Erbakan’ın 1980 öncesi hükümet krizlerinde 24 milletvekili ile başbakanlık bekleyip, Saddam’la petrol görüşmesi yapmaya gitmesi, İslâm birliği ve dinarı projeleri, Kaddafî’yi ziyareti, Ali Bulaç beyin İslâm gücü teklifi ve Türk askerinin Afganistan’da ne işi var sorusu, hep zeminsiz ve pratiksiz idealizmin ve İslâm’a teorik yaklaşımın sonucudur. Pakistan’ın Hindistan’dan kopması, Türkiye’de halk tabanında güzel giden İslâmî gelişmelerin önemli bir kesiminin, Mısır’da İhvan hareketinin muhalif siyasîleşme ile mecra değiştirmesi, büyük talebe çoğunluğunu ihmalle, sadece İmam-Hatipleşmeye yönelme gibi tavırlar da, sanki vücuttan kopuk uzuv hareketleri mahiyeti arz etmiştir.

Hz. Bediüzzaman, son yüz yıllık tarihimizi üzerinden okuyabileceğimiz 31 Mart isyanıyla ilgili iki tesbitte bulunur: (1) İsyanı zahirde başlatanlar, davalarında haksız değildi.

(2) Fakat planlar serilmişti ve bu planlara alet olundu. Bediüzzaman, netice olarak küllî kaide çapında iki de gerçeği ifade eder: (1) İslâm, dâhilde menfîde kullanılmaz; müsbet hareket esastır. (2) İslâm’a daima güçlü eller sahip çıkmalıdır.

Hiç olmazsa ahsen-i kasas ihtiva eden Yusuf Sûresi iyi anlaşılabilseydi, söz konusu yanlışlar tekrarlanıp gelmezdi.

Ne var ki, kendisinden ibret alınmayan tarih, tekerrür edip duruyor.

Ali Ünal

Ukrayna Haber

Ukrayna'nın, ilk Türkçe haber sitesi.

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu
Ukrayna Savaşı Sayılarla
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

BU HABERLER YAZILIRKEN NE MİLYARDER SERMAYE SAHİPLERİNDEN, NE DE ÇIKAR ÇEVRELERİNDEN DESTEK ALMIYORUZ… LÜTFEN REKLAM ENGELLEYİCİYİ DEVRE DIŞI BIRAKARAK SİTEMİZDEKİ GERÇEK HABERCİLİĞE DESTEK OLUNUZ... BU REKLAMLARA TIKLAYARAK GAZETECİLERİN BAĞIMSIZ OLMASINA YARDIMCI OLUNUZ... BAŞKA GELİRİMİZ YOK. DESTEĞİNİZ İÇİN, TEŞEKKÜR EDERİZ. PAYPAL: [email protected]