TCG Kocatepe nasıl battı?
Türk Silahlı Kuvvetleri tarihindeki büyük ve acı verici kazalardan biri, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, 21 Temmuz 1974 günü yaşandı ve savaş gemimiz TCG Kocatepe, Yunan gemisi sanılarak kendi uçaklarımız tarafından bombalanarak batırıldı. 54 denizcimizin şehit olduğu, kurtulanların açık denizde günlerce yaşam mücadelesi verdiği bu acı olay, (belki de haklı olarak) uzun süre kamuoyundan gizlendikten sonra birkaç açıklamayla kapatıldı ve ayrıntıları hiçbir zaman tam olarak öğrenilemedi.
TCG Kocatepe, Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait bir muhrip gemisiydi. 21 Temmuz 1974’te, TSK’nın gerçekleştirdiği Kıbrıs Harekatı sırasında, Türk Hava Kuvvetleri tarafından Yunan gemisi sanılarak yanlışlıkla saldırıya uğrayarak battı. Olayda 54 denizci hayatını kaybetti.
TCG Kocatepe, yanlışlıkla bir iki bombanın atılması sonucu değil, toplam beş saat süren yoğun saldırı dalgası sonucu batırılmıştı ve Deniz Kuvvetleri-Hava Kuvvetleri-Genelkurmay üçgeninde büyük soru ve ünlem işaretleri doğmuştu.
KOMUTANLARIN SES KAYDI
Hv.Org. Safter Necioğlu, İbrahim Fırtına’nın “Komutanım, Kocatepe konusunda sizdeki bilgiler nasıl? Yani bu geminin vurulması konusunda…” şeklindeki sorusuna “Onu bilemiyorum ben. Yani ben dediğim gibi kendi içimizde kapalıydık biz” yanıtını veriyor. Bunun üzerine Fırtına’nın söyledikleri ilginç ve önemli:
“Şöyle bir şey duydum ben. Deniz Kuvvetleri komutanı ile bizim komutanımızın bu konuda bir görüşmesi olmuş ve bunun da ses kaydı yapılmış. Orada bu işin doğrusu, nasıl olduğu kayıtlıymış. Söylenti muhtelif, ancak kayda ulaşamadım henüz. Söylentilerde Hava Kuvvetleri üzerine bırakılan yük ve töhmet çok fazla. Bunun da böyle olmadığı kanaatine varmak üzereyim. Bu işin açıklığa kavuşturulması gerektiğine inanıyorum. İlk sorumluluk tabii ki baştaki komutanlara ait. Aradan otuz seneyi aşkın bir zaman geçmiş. Tık yok… Anlaşılması zor, inleyenleri duyan, hisseden yok.”
Yarbay Ethem Gürbaş: “O sırada sıralı üstlerin, sonradan geldiği konumlar; neden anlatılmadığını, üstlerinin örtüldüğünü, soruşturulmadığını, kimlerin, hangi saadet zincirlerinin, toplumun en hayati hangi organlarına sızdıklarını gösteriyor…“
