Ukrayna Savaşı Sayılarla
Ukrayna Savaşı Sayılarla
Ukrayna'daki savaşın birinci yılında Rusya'nın kayıpları.
Haberler

Merhaba hayat…

İyice şişmiş gözkapaklarının altından bombeleşmiş gözleri hafifçe hareket etti. Sırtında dayanılmaz acılar duyuyordu. Sağa sola dönmeye çalıştı. Yapamıyordu. Ama sırtındaki ağrı da dayanılacak gibi değildi. Bir elin kendisine yardım ettiğini hissetti. Yan tarafından incitmeden tutan bu el onu hareket ettirdi. Biraz rahatlamıştı. Bu elin sıcaklığını iyi tanıyordu. Sonra sevgi dolu bir sesin adını fısıldadığını duydu; dudaklarına bir sevinç gülümsemesi yayıldı. Ancak kendisinin duyabileceği bir sesle ‘Merhaba‘ dedi.

Zihni birden allak bullak oldu. Midesine kramplar giriyordu. Kusmak için bir iki hamle yaptı ama başaramadı. Ağrı artarak ve bağırsaklarına doğru indi. Gözünün önünde sarı, mor, mavi ışıklar yanıp sönüyor, dizleri kendi taşıyamıyor, beyni sanki patlayacakmış gibi ağrıyor, kulakları uğulduyor ve bir şey düşünmesine, bir çözüm bulmasına mani oluyordu. Yüz hatları dayanılmaz bir acının cenderesinde sıkılıyor gibi geriliyordu. Yerlere yuvarlandı, ağzından sular boşaldı. Şimdi kendisini o halde bulan annesinin şaşkın, çaresiz ve acı dolu bakışlarını gördü. Birden her şey karardı. Bir filmin kopması gibi durmuştu her şey. Ne yapmıştı böyle? Başında bir kısım insanların koşuştuklarını duyuyor ama bir şey görmüyordu. Bir süre ayak seslerini dinledi. Sonra kendini hızla içine çeken karanlığın kollarına bıraktı. Karanlığın serinliğini üzerinde hissetmeye başladı. Sanki kanatlanmıştı; önce hafifçe yükseldi sonra uçmanın verdiği zevkle daha derinlere kanat çırpmaya başladı. Ama arkadan bir el kendisini tutmuş daha ileriye gitmesine mani oluyordu. Serinliğin yavaş yavaş soğukluğa döndüğünü, üşümeye başladığını fark etti. Son bir hamle daha yaptı o elden kurtulmak için. Ama olmadı. Kendisini sımsıkı yakalayan bu elin sahibini görmek istedi. Başını çevirip gittiği istikametin tersine bakınca hiç bir el göremedi ama gördükleri onu şaşırtmaya yetmişti.

Arka taraf, kendini içine çeken karanlığa ve soğuğa inat aydınlık ve ılıktı. Işığa gözü alışınca her şeyi daha net görmeye başladı. Şaşırdı. Kendini yerde boylu boyunca uzanmış gördü. Annesi; kendini dünyaya getiren, büyüten, hasta iken bakan annesi, başında oturmuş ağlıyor bir yandan başını okşarken bir yandan da geç kalan ambulansa sitem ediyordu. Annesine karşı o zamana kadar hiç farkına varamadığı bir sevgi yoğunluğu duydu ama aynı zamanda içini büyük bir pişmanlık kapladı.

Ambulans büyük bir gürültüyle geldi evin önüne. Bütün komşular başlarını çıkarmış bu anı seyrediyorlardı. Bedenini aldılar. Bir sedyeye koyarak taşıdılar ambulansa. Annesi yanına oturdu. Hala ağlıyor ve saçlarını okşamaya devam ediyordu. Bir an hayali gerilere gitti. Annesinin her zaman böyle saçını okşadığı çocukluk zamanına. Ne kadar hoşuna gider mutluluktan adeta uçardı. Sonra annesinin bunu hep yapmak isteyip de yapamadığını düşündü; çünkü büyüyünce artık bundan rahatsız olduğunu hatırladı. Kendi kendine kızdı. ‘Keşke büyümeseydim.’ dedi. ‘Keşke o mutluluk hep öyle devam etseydi.’ Büyüdüğünün farkına varınca evden uzaklaşmak, arkadaşları ile beraber olmak için ne bahaneler uydurduğu geldi aklına. Bu sevgi halesinden çıkmasa belki de şimdi bu ambulansta olmayacaktı. Pişmanlık olayları tersine çeviremiyor yanlışları düzeltmiyordu.

Acile aldılar kendisini. Ağzını zorla açtıklarını içeriye bir hortum gönderip garip bir sıvıyı içine boşalttıklarını gördü. Ama hiçbir şey hissetmiyordu. O garip sıvının nasıl bir tadı olabileceğini düşündü bir an. Hissedebilse midesinin ne kadar bulanmış olacağını hayal etti. Doğrusu biraz da sevindi hissiz oluşuna. Midesini yıkadılar. Koluna iki tane serum taktılar.”Hem de kiloluk diye” düşündü. Eskiden olsa iyi bir espri konusu olur arkadaş zannettikleri ile gülüşürlerdi. Hem kendini hem de üzüntülü ama metanetli,durmadan sevgi sözcükleri fısıldayarak başını okşamaya devam eden annesini seyrediyordu. Onu bu kadar yıpranmış, bu kadar aciz ve bu kadar merhamet dolu görmemişti hiç. İçinin kabardı ağlamaya başladı. Ama yaşlar yerde yatan bedenindeki gözlerden süzülüyordu dışarıya. Uzun süredir ilk defa ağlıyordu. Ağladıkça açıldığını fark etti. Bunu ona bakan doktorlar da fark etti, sevinçle birbirlerine baktılar ve onu annesiyle baş başa bıraktılar. Annesinin sevgi dolu okşamaları devam ederken kendisini buraya getiren olayları bir bir aklından geçirmeye başladı.

Her şey “artık çocuk değilim” düşüncesiyle başladı. Annesi ve babasının büyüdüğünü anlamalarını istiyor bunu belli etmek için başına buyruk hareket ediyordu. Arkadaş çevresinden anne ve babasının haberi yoktu. Onları ailesi ile tanıştırmak ihtiyacı hissetmemişti. İlk sigarayı içtiğinde -tadını beğenmese de- daha sonraları içki içmeye ve arkadaşlarının teşviki ile uyuşturucu kullanmaya başladığında büyük bir insan olmanın heyecanını duydu. Kötü alışkanlıklarını ailesinden gizlemek için bulduğu formüller akla hayale gelmeyen şeylerdi. Artık sınıf atlamış kendini birey olarak ortaya koymanın mutluluğunu yaşamaya başlamıştı. Ailesi ile her arasının her gün biraz daha açıldığını, arkadaş çevresi genişlemesine rağmen yalnızlığının arttığını fark etti. Kalabalıkların içinde tek başınaydı. Kendince ayrıcalıklı bir hayat yaşıyordu ama bu ayrıcalıklı hayat onu bir türlü gerçek bir mutlulukla tanıştırmamıştı. Ayrıcalıklı olmak onu hiç bir yere götürmüyor, kafasında zaman zaman oluşan sorulara cevap vermiyor, hayata bir anlam yüklemiyordu. Sanki bir girdaba yakalanmış gidecek başka bir yön yok gibi sürüklenip duruyordu. Bir gün olaylar öyle bir hal aldı ki artık hiçbir şeye hükmedemediğini anladı. Daha önce bir zevk vasıtası olan içki, sigara ve uyuşturucunun müptelası olmuştu. Bunları bulamadığı zamanlarda kaç defa krizlere girdiği, adeta insanlıktan çıkarak sağa sola saldırdığı olmuştu. Yavaş yavaş kötü bir sona doğru sürüklendiğini anladı. Çevresine baktı. Kendisine yardım edecek bir kişi bile göremedi. Kurtulmak istiyor ama kendisine uzanacak bir el bulamıyordu. Bütün kapılar yüzüne kapanmıştı sanki. Arkadaşlarını aradığı yerlerde bulamıyor, bulduğu insanlar da onun sıkıntılarını paylaşmak yerine alay etmeyi tercih ederek onu hayattan büsbütün koparıyorlardı.

Tek kurtuluş çaresi olarak görmüştü canına kıymayı. Ve o uyku haplarını yutarken kendisini değil, dünyada sevgisiz ve kimsesiz kalmanın acısını öldüreceğini sanıyordu. Annesi onu bulduğunda değişti her şey. Bilerek tercih etse de ölümü, aslında ne kadar zor olduğunu anladı ölmenin. Hele annesinin sevgi ve merhamet dolu gözlerini görünce aslında yaşamaya değer çok şey olduğuna kanaat getirdi. Annesinin sevgisinin hiçbir zaman azalmadığını şimdi daha iyi anlıyordu. Keşke annesine her zaman açılabilse ondan yardım isteseydi. O zaman annesinin sevgisi onu kurtarabilirdi. Anne ve babaların çocukları ne kadar kendilerine karşı kıymet bilmez olurlarsa olsunlar hiç bir zaman onları gözden çıkarmadıklarını düşündü.. İçini büyük bir ürperme kapladı. Bu anne için kime ve nasıl teşekkür etmeliydi bilemiyordu.

Zihnindeki düşüncelerin durulması uzun zaman aldı. Midesi yıkandıktan sonra komaya girmişti. Doktorlar öyle diyordu ama aslında kendisi her şeyi duyuyor, düşünüyor, annesinin yaş dolu gözlerle sevgi dolu bakışlarını üzerinde hissediyordu. Bu uzun zaman bütün hayatını gözden geçirmesine yaptıklarını sorgulamasına imkân verdi. Ellerini kaldıramıyor sevgi dolu duygularla annesinin başını okşamasına bütün arzusuna rağmen cevap veremiyor, ama annesini bırakıp gitmenin ne kadar zor olacağının hesaplarını yapıyordu.

Annesinin eli saçına her değişinde yepyeni duygularla içinin yıkandığını hissediyordu. Büyüdükten(!) sonra ilk defa annesiyle bu kadar yakındı. Her geçen gün -ne kadar geçtiğini hesaplayamamıştı ama- hayata ve annesine daha çok bağlandığını hissetti. İçinden -her ne kadar nasıl yapılacağını bilmese de-kıpır kıpır dualar ediyor, annesinin sevgisine layık bir insan olmak için kendi kendine söz veriyordu. Derdi de sevinci de olsa paylaşacağı çok ama çok yakın birisi vardı artık. Annesi vardı.Annesini yeniden keşfetmişti.İçinden gücünün elverdiğince bağırmak ‘Anne seni seviyorum’ demek geldi.Son bir hamle yaptı.

İyice şişmiş gözkapaklarının altından bombeleşmiş göz kapakları hafifçe hareket etti. Sırtında dayanılmaz acılar olduğunu o zaman farkına vardı. Sağa sola dönmeye çalıştı. Yapamıyordu ama sırtındaki ağrı da dayanılacak gibi değildi. Kendine ne olduğunu, neden böyle her tarafını acıtacak kadar sırt üstü yattığını anlamaya çalıştı. Hatırlaması çok zaman almadı. Kendi iradesiyle yaptığı bir yanlışın kurbanı olmuştu. Bir elin kendisine yardım ettiğini hissetti. Yan tarafından incitmeden tutan bu el onu hareket ettirdi. Biraz rahatlamıştı. Hemen tanıdı bu eli. Bu elin sıcaklığını hep yanında hissetmişti. Sonra sevgi dolu bir sesin adını fısıldadığını duydu; dudaklarına bir sevinç gülümsemesi yayıldı. Ancak kendisinin duyabileceği bir sesle ‘Merhaba‘ dedi. ‘Merhaba anne,  merhaba hayat …‘

 

Mehmet Karadayı

 

Ukrayna Haber

Ukrayna'nın, ilk Türkçe haber sitesi.

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu
Ukrayna Savaşı Sayılarla
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

BU HABERLER YAZILIRKEN NE MİLYARDER SERMAYE SAHİPLERİNDEN, NE DE ÇIKAR ÇEVRELERİNDEN DESTEK ALMIYORUZ… LÜTFEN REKLAM ENGELLEYİCİYİ DEVRE DIŞI BIRAKARAK SİTEMİZDEKİ GERÇEK HABERCİLİĞE DESTEK OLUNUZ... BU REKLAMLARA TIKLAYARAK GAZETECİLERİN BAĞIMSIZ OLMASINA YARDIMCI OLUNUZ... BAŞKA GELİRİMİZ YOK. DESTEĞİNİZ İÇİN, TEŞEKKÜR EDERİZ. PAYPAL: [email protected]