Anayasa’yı askıya alarak medyayı gasp etmek
Bir insan kalbindeki rahatsızlığı algılayabilir. Midesindeki ülseri duyabilir. Böbreğindeki taşı fark edebilir.
Sadece iki eksikliği veya rahatsızlığı fark etmez. İlki beyninde oluşan tümörün acısını duymaz çünkü beyin kendini algılamaz. İkincisi aklî eksikliğini/noksanlığını/dengesizliğini anlayamaz. Hiçbir deli, akıl sağlığına ihtiyaç hissetmez. Bu nedenle de en büyük nimet akıldır, fikirdir. Türkiye’nin şu anki en büyük eksikliği akıl yoksunluğudur. Tüm terör ve kaosun sebebi bu. Ülke, kafası kesilmiş bir tavuk gibi kendini bir oraya bir buraya vurmakta, sürekli kan kaybetmekte.
“KANUN BENİM!”
Türkiye’de bir cumhurbaşkanı yok. Tarafsızlık ve devlet organları arasında denge sağlayacak herkesi kucaklayan bir cumhurbaşkanı yok. Kendini başkanlık aşkına kaptırmış bir ‘başkanlık sevdalısı’ var. Bir başbakan yok. Yetkilerini yasaların rağmına suç işleyerek Saray’a teslim etmiş bir ‘sözde’ başbakan var. TBMM yok. Yasama Saray talimatıyla… Yürütme Saray emirleriyle… Yargı bakan eliyle markaja alınmış halde. Cumhuriyet ve cumhuriyetin ilkeleri, Anayasa ve yasalar tartışmasız olarak fiilen ilga edilmiş durumda. Bunun en büyük şahidi Erdoğan. Rize’de ‘’Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiilî durumun anayasal olarak kesinleştirilmesidir.” derken kastettiği bu. Geçen hafta “Anayasa Mahkemesi kararını kabul etmek durumunda değilim. Verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum.” Derken ülkenin yasalarla değil talimatlarla yönetileceğini deklare ediyordu. Kaymakamlara “Mevzuatı bir tarafa koyun” diye talimat verirken kastettiği bu.
Yani artık ‘Yeni Türkiye’ yasalarla değil, Saray’ın keyif ve nefret duyularını baz alarak yönetilecek. AYM, Erdoğan’ı sevindirecek bir karar aldıysa cici, üzecek bir karar aldıysa kötü.
PERİNÇEK’İN HAYALLERİNE TAŞERONLUK
Aklî melekelerini tamamen yitirmiş böyle bir ülkede ortaya çıkan yönetimin tek bir sıfatı vardır: Diktatörlük. Ve diktatörlüklerde tüm felaketleri örtmenin tek yolu medyayı susturmak. İfade özgürlüğünü yok etmektir. İşte bu keyfîlikle Bugün Gazetesi’ni, Bugün TV’yi yani İpek Grubu’nu susturdular. Oysa Anayasa`nın “Basın Araçlarının Korunması” başlıklı 30. maddesinde ne deniyordu: “Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz.” Anayasa böyle diyor ama talimat gelince tek bir hakim kararıyla ülkenin bir medya grubu karartılabiliyor. Bengütürk, İMC TV… Şimdi azgınlığın, yasa tanımazlığın ve anayasayı paspas etmenin son hedefi Zaman Gazetesi. Zaman’ı gasp etmenin de hiçbir yasal dayanağı yok. Dayanağı sadece iki isim: Erdoğan ve Perinçek. Perinçek hayal ediyor, Erdoğan gerçekleştiriyor.
ASIL ÖNEMLİ OLAN:
Terör İstanbul’a ve büyük şehirlere inmiş önemli değil!
300 vatan evladı şehit olmuş önemli değil!
Suriye politikamızla dünyaya rezil-kepaze olmuşuz önemli değil!
Dünyada yapayalnız kalmışız önemli değil!
Nato kapı dışarı etmiş önemli değil.
Ekonomi çöküyor, şirketler kapanıyor, yabancı yatırımcı kaçıyor önemli değil!
Son iki yılda dolar 2000 TL’den 3000 TL’ye çıkmış önemli değil.
Önemli olan: Varsa yoksa başkan olmak! Sonra okul basmak, dershane kapatmak, burs veren bayanları gözaltına almak! Arınç muhalif bir laf etti diye Manisa’da masum insanlara operasyon yapmak! Gül’e gözdağı vermek için Kayseri’de işadamlarına saldırmak! Can Dündar ve Erdem Gül’ü ne yapıp edip tekrar kodese tıkmak… Bu akıl yoksunu nefret ve cadı avının yasal bir dayanağı yok.
80 milyonluk dev bir ülkenin istikbali ‘Saray’daki zat’ın keyif ve nefretine göre dizayn edilemez. Türkiye bir diktatörlük haline getirilemez. Eğer devlet bütün bütün aklını yitirmediyse bu gidişe seyirci kalmayacaktır. Ve kalmıyor. Kendini Saray’ın efsunlarına kaptırmış tetikçi bürokratlara, göz göre göre çiğnedikleri yasalarla üç gün sonra ‘anayasayı ilga’dan sanık sandalyesine oturacak hipnoz olmuş hakim ve savcılara önemle duyurulur.
VEYSEL AYHAN | ZAMAN
