Ukrayna Savaşı Sayılarla
Ukrayna Savaşı Sayılarla
Ukrayna'daki savaşın birinci yılında Rusya'nın kayıpları.
DünyaHaberler

AK Partili Muhammed Çetin istifa etti!

AK Parti’de kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilen İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, istifasını açıkladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) basın toplantısı düzenleyen AK Parti İstanbul Milletvekili Muhammed Çetin, bu milletin evlatlarına hakaretler edildiğini söyledi. Hukukun alt üst edilerek, adaletin hükümetin mekanizması haline getirilmek istendiğini vurgulayan Çetin, “AK Parti, bu aşamada kararmıştır.” dedi. Çetin, varlık sebebini yitiren bir partide, daha fazla kalmanın günahlarına ortak olacağından istifa ettiğini, milletvekilliğine bağımsız olarak devam edeceğini belirtti.

İSTİFA SAYISI 8’E ÇIKTI, SANDALYE SAYISI 319’A DÜŞTÜ

Çetin’in istifa etmesiyle İstanbul’da 17 Aralık 2013 tarihinde başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sonrası AK Parti’den ayrılan milletvekili sayısı 8’e çıktı. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının ardından parti içine yönelik eleştirileri sebebiyle Kütahya Milletvekili İdris Bal, ihracı istenince istifasını açıklamıştı.

Ardından eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile Ankara Milletvekili Haluk Özdalga ve İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, benzer süreçle partiden ayrıldı. Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ile İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve Burdur Milletvekili Hami Yıldırım ise haklarında disiplin işlemi olmamasına karşın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımına tepki göstererek AK Parti’den ayrılmıştı. Çetin, son bir buçuk ayda partiden kopan sekizinci milletvekili oldu. Çetin’in istifasıyla AK Parti’nin Meclis’teki sandalye sayısı 319’a düştü.

İşte Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Çetin’in konuşması:

“Ben,ülkeme, milletime ve insanlığa hizmet vermek gayesiyle, 2011 seçimiyle siyasete atıldım. Bugüne kadar da bu gayeye sadık kalmaya çalıştım. Gösterişten hoşlanmadığım için,kameralardan ve başkalarının dikkatinden, hep uzak kaldım. Ama partimin bana verdiği görevleri en iyi şekilde ve de beklentisizce yerine getirmeye çalıştım. Maalesef, bugün bazı meseleleri tavzih için huzurunuzda bulunuyorum, hayırlısı olsun.

GÜN GEÇMİYOR Kİ, HAKARETLER, KÜFÜRLER SAVRULMASIN

Bugün size güzel şeylerden bahsetmek isterdim. Ancak son aylarda yaşananların hâsıl ettiği gerilim, hayal kırıklığı ve sıkıntı, maalesef güzel şeylerden bahsetme imkânını bize vermiyor. Gün geçmiyor ki gazete manşetlerinden, televizyon ekranlarından, bu milletin evlatlarına hakaretler, küfürler, iftiralar savrulmasın. Sorumluluk sahibi olması gereken insanlar, ülkeyi yönetenler, ellerinde hiçbir delil olmadan, masum insanları insafsız ithamlarla karalıyorlar, gerilim ve huzursuzluk oluşturuyorlar.

KAMU GÖREVLİLERİ KIYIMA TUTULDU

17 Aralık’ta gerçekleştirilen rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, pek çok şeyi görmemize vesile oldu. Yaşanan süreç adeta bir turnusol vazifesi görerek, pek çok işin ve kişinin, gerçek rengini ortaya çıkardı. Siyasi hayatımıza “adaletin ve kalkınmanın” teminatı olarak giren, ve adına AK diyen partimiz, maalesef, yolsuzlukların ve rüşvetin üzerine gideceği yerde, aksine, onları ortaya çıkarmaya çalışan kamu görevlilerini, kıyıma tabi tuttu. Kışta-kıyamette, eğitim döneminin tam ortasında, binlerce insan ve ailesi, hem de hiçbir somut suç gösterilmeden, keyfi bir şekilde, görevlerinden alınıp başka yerlere tayin edildi.

REFERANDUM YOK MUAMELESİNE TABİ TUTULUYOR

Hukuk alt üst ediliyor ve böylece adalet mekanizması, hükümetin bir kolu haline getirilmek isteniyor. Tek kabahatleri yolsuzlukları soruşturmak ve ortaya çıkarmak olan yüzlerce hukuk adamı yerlerinden ediliyor, ellerindeki dosyalar hukuksuzca alınıyor. Daha iki sene önce, ileri demokrasinin gereği diye, kapı kapı dolaşıp “evet” istediğimiz anayasa değişiklikleri,yok muamelesine tabi tutuluyor.

AYAKKABI KUTULARI, VİLLALAR, KUTU KUTU DOLAR…

Bakan yakınlarının evlerinden çıkan ve izahı yapılamayan para kasaları, ayakkabı kutularından fışkıran dolarlar, ortalığa saçılan telefon görüşmeleri, kol saatleri, yeni medyanın(!) millete küfür eden metazori patronları, onları bir gazeteyi almak için zorlayan bakanlar, villa-havuz konuşmaları, ne iş yaptığını tam olarak anlamadığımız ama milyar dolarlara hükmeden, hakkında ulusal ve uluslararası anlamda pek çok iddianın olduğu İran’lı karanlık işadamları, onlara kefil olan yerli yöneticiler, beraber poz verenler, ve daha neler neler… Bunların hiçbirine,makul, inandırıcı bir tek cevap bile verilmezken, masum insanlara, akla hayale gelmedik isnat ve iftiralarda bulunmalar.

BİR YANDA PARALEL İTHAMI, BİR YANDA YAHUDİLERDEN ÜSTÜN CESARET MADALYASI ALANLAR

“Hükümet medyası” ve oradaki “tetikçiler” marifetiyle, millete her gün yalanlar söyleniyor, üfürükten masallar anlatılıyor. Elli yıldan beri hiç değişmeyen aynı ezberler tekrarlanıp duruyor: bir kere bile ispat edilemeyen, ortaya belgesi konamayan, “Amerikancılık,İsrailcilik” gibi hayaletlerle, masum insanların günahı alınıyor. Aynı çevreler, hani o hep tenkit ettikleri Yahudi kuruluşlarından, “Üstün cesaret madalyası” alan yöneticilerimizle, ve onların yine o hep tenkit ettikleri İsraille, ticaret yapmaya devam eden yakınlarıyla alakalı, tek satır habere bile yer vermiyorlar. Öte yandan gerçekleri ortaya koymak isteyen medya organları, her türlü baskıya maruz kalıyorlar; habere, kaynağa, İnternete erişimler engelleniyor; indi yayın yasakları konuluyor;ve halkın, hırsızlıklardan, yolsuzluklardan, milletin malını kimin/nasıl yediğinden, haberdar olmasının önüne geçiliyor. Bunların üzerine gidenler “darbeci” veya “paralel yapı” ithamıyla baskı altına alınıyor.

DÜN MÜCADELESİYLE ÖVÜNDÜKLERİ ERGENEKONLA KOLKOLALAR

Yolsuzlukları örtmek, hırsızlığı gizlemek, çalınanları saklamak adına, daha dün kendileri ile olan mücadelemizi övüne övüne anlattığımız, Ergenekon örgütleriyle, kol kola girmeye teşne, hazır bir tavır sergileniyor. Darbelerle mücadele ederek geldiğini söyleyenler, darbecileri affedecek ve onlarla işbirliği gerçekleştirecek bir noktaya doğru hızla ilerliyor.

HUMUS VE MUTA İLE TANIŞTIK

Ne gariptir ki, hepimiz, bugüne kadar yabancı olduğumuz bir kısımkavramlarla tanıştık. “Humus” gibi “Mut’a” gibi… Bu ve benzeri harici kavramlar artık, Ankara kulislerinin en çok konuşulan konuları arasına girdi. Sözde hayır adı altında, zorla nasıl bağış yaptırıldığını, her gün bir yenisini dinlediğimiz telefon kayıtlarından görüyoruz. “Devletin bekası”nı,“partinin bekası”na bağlayan anlayış, her türlü yolsuzluğa, hırsızlığa ve hatta ölümlere fetva vermiş gibi görünüyor.

KANLI ÖRGÜT LİDERİ,  KÜRTLERİN LİDERİ İLAN EDİLİYOR

Çözüm süreci çerçevesinde bugüne kadar binlerce vatan evladını şehit eden “kanlı örgüt” muhatap alınıyor, liderine neredeyse bilge, filozof muamelesi yapılıyor. Başbakan yardımcısının ağzıyla, örgüt lideri, bütün Kürtlerin lideri olarak ilan ediliyor. Kendi kongrelerinde Türk bayrağının varlığına tahammül edemeyen örgüt elemanlarına, neredeyse barış elçisi muamelesi yapılıyor. Ülkenin bir bölümünde kanlı örgüt “paralel bir yapı” kurmuş, vergi topluyor, yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, yargiliyor, sözde şehitliklerde törenler düzenliyor, ve bütün bunların bir tekine bile, hükümet kanadından ne bir eleştiri ne de bir yorum geliyor. Herkes oynanan bu iğrenç tiyatroya karşı, adeta kör, sağır ve dilsiz bir tavır takınıyor.

FEDAKAR İNSANLARA ‘HAŞHAŞİ’ YAKIŞTIRMASI

Buna karşılık, bugüne kadar bir karıncayı bile ezmemiş, herkese ve her yere, sadece sevgi ve hoşgörü götürmüş, dünyanın dört bir yanında bayrağımızı dalgalandıran, dilimizi, kültürümüzü öğreten fedakâr insanlara, tarihin en iğrenç örgütlerinden olan, “haşhaşi” yakıştırması yapılıyor. “İnlere girmekten, ellerin kırılacağından” bahsediliyor. Güya insaflıca,vede sanki varmış gibi, örgütün tavanı ile tabanından bahsediliyor. Dış ilişkilere gelince de, elçilere, yurt dışındaki sevgi ve hoşgörü okullarının kötülenmesi talimatı veriliyor.

KATİLAMA DESTEK VERENLERİN ÜLKESİ, İKİNCİ EVİMİZ OLUYOR

Kapı komşumuz kardeş ülke Suriye’de kan gövdeyi götürüyor. Yüz binlerce masum insan hergün hunharca bir zulme, katliama maruz kalıyor. Bu katliama en büyük desteği de paralarını akladığımız, milyar dolarlık yolsuzluk iddialarına konu olan komşumuz İran veriyor. Ve bu İran “kendimizi ikinci evimizde gibi hissettiğimiz” dost bir ülke oluyor. Her yerde mangalda kül bırakmayan irademiz, İran’da nedense Suriye konusunda sessizliğe bürünüyor.

DİN ADAMLARININ ARASINDA EDEP DIŞI İFADEYE KİMSE DUR DEMİYOR

Ve en acısı da, bunca hırsızlığa, yolsuzluğa, hukuksuzluğa, yalana, talana rağmen herkes susuyor. Ülkenin pek çok din adamının bir arada bulunduğu toplantıda hayatında insanlığa hizmetten başka gayesi olmayan bir insana her türlü edep dışı iftirada bulunuluyor, ama bir tek kişi kalkıp, “Yahu bu kadarı da fazla!” diyemiyor. Âlimlerin sultanı olmaktansa “sultanın âlimleri” olmayı tercih eden bu kişiler, yarın o güzide insanla yüz yüze geldiklerinde, ne diyeceklerdir, merak ediyorum.

ONLARIN HOCAEFENDİ’Yİ ANLAMALARI MÜMKÜN DEĞİLDİR

Orada bulunan zevatın pek çoğunun da yakından tanıdığı gibi, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, ilmi, ameli, takvası ve zühdüyle örnek alınacak müstesna bir şahsiyettir. Bütün ömrünü insanlığın kurtuluşu adına çalışmakla geçirmiş, hayatının her anını, çile ve ızdıraplaörgülemiş bir gönül insanıdır. Hayatı boyunca bir kuruşluk dünya malına tamah etmemiştir. Ne kendisinin ne de ailesinin bir tek dikili ağacı yoktur ve olmayacaktır. İşçi emeklisi kardeşlerinin nasıl bir hayat yaşadığını tanıyan herkes bilir. Ne havuzlu villaları, ne gemileri, ne kutu kutu dolarları, ne de helal olmayan bir kuruş parası vardır. Kendisi böyle yaşadığı gibi, etrafındaki herkese de bunu öğütlemektedir. “Beklentisizlik”, “adanmışlık”, “istiğna”, “yasatma duygusu”, “diğergamlik”gibi kavramlar, O’nun ve hizmetin ana karakteristiğini oluşturur. Ahiret hayatı, her zaman, O’nun tek önceliği olmuştur. Bu hakikati kavrayamayanların, Hocaefendi’yi anlamaları da mümkün değildir.

EN BÜYÜK MAHKEME ALLAH’IN HUZURUNDADIR

Şurası bilinmelidir ki, en büyük mahkeme Allah’ın huzurunda kurulacaktır. Orada Aklar-karalar belli olacaktır. Kimler haklı, kimler haksız gün yüzüne çıkacaktır. Haksızlıklara, zulümlere, iftiralara, isnatlara, hakaretlere sessiz kalanlar, mahşerde hesabı nasıl vereceklerdir? Talebeleri için canını veren ve yurtdışındaki okulların bahçesine defnedilen muhacir şehitleri, “haşhaşilere” benzetenler, ve onları elleri patlarcasına alkışlayanlar, sessiz kalıp tepki vermeyenler, o masumların yüzüne huzur-u ilahide nasıl bakacaklardır? Dünya nimetlerini rüyasında dahi görmemiş Hocaefendi’yi yalancı peygamberlere, sahte velilere benzetenler, bu benzetmeye alkışlarıyla destek verenler veya sessizce ikrar edenler, dünyada veya mahşerde,Hocaefendi ile karşılaştıklarında ne hissedeceklerdir? Bakanlık, vekillik, bir daha seçilme, listelere yeniden girme arzusuyla, bunca haksızlığa-hukuksuzluğa sessiz kalıp göz yumanlar, ahirette ne diyeceklerdir?

AK PARTİ MAALESEF KARARMIŞTIR

Bugün gelinen noktada Ak parti, maalesef,ka-rar-mış-tır. Yolsuzlukların örtüldüğü, hırsızların korunup-kollandığı, hukuksuzluğun hukuk haline geldiği bir sürecin, mimarı olmuştur. Çalanlardan, yiyenlerden, hortumculardan bıkıp, bir ümitle, Ak partiye teveccüh eden temiz yürekli milletimiz, maalesef, bir kere daha hayal kırıklığına uğramıştır. Güvendiği dağlara kar yağmış, ümitle yöneldiği kapılar, insafsızca yüzüne kapanmıştır. Partinin kuruluşunda, hakikaten bir hizmet aşkıyla yer alan binlerce insan, küstürülmüş;teşkilatlarda samimane çalışan insanlar, yok sayılmış; onun yerine yeni türeyen, ne idüğü belirsiz bir kısım isimler, parti adına medyada ve sosyal mecralarda boy göstermeye başlamıştır. Daha düne kadar, parti kapansın diye yazılar yazan, dine diyanete en sert tavırları alan, partinin felsefe ve idealleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan menfaatçi yalakalar, alnı secdeli, nur yüzlü, temiz Anadolu insanının yerini almıştır. Ak parti, asli hüviyetinden ve kimliğinden süratle uzaklaşmış ve istifa eden bir bakanımızın ifadesiyle,oligarşik dar bir yapının hegemonyasına girmiştir.

Bu sebeple, varlık sebebini yitirmiş bu partide daha fazla kalmak, günahlarına ortak olmak anlamına geleceğinden, bugünden itibaren,Ak parti’den istifa ediyor, ve siyasi hayatıma bağımsız olarak devam edeceğimi, milletimize saygıyla arz ediyorum. “

SORU-CEVAPLAR…

İSTİFA İÇİN NEDEN BUGÜNE KADAR BEKLEDİNİZ?

Daha önce konuşmamız, çıkmamamız istendiği  için ve belirtilen şahıslardan başkası konuşmasın dendiği için itaat etmiştik. Fakat artık olan olaylar karşısında, hukuksuzluk, adaletsilik,yolsuzluk rüşvet, anayasanın tamamen rafa kaldırılması üzerine sessiz kalmak mümkün değil. Bir çok arkadaşımında aynı yolu tercih edeceğini yakında göreceksiniz

HOCAEFENDİ’İN TALİMATIYLA İSTİFALAR İSTENDİĞİ YÖNÜNDE İDDİALAR VAR?

Fethullah Gülen ile görüşmem olmuştur, istifa etmem ya da siyasi şeylerle ilgili konuşmam olmadı. Konuşmam da. Gülen’i tanımıyorsunuz da. Hocaefendi kimsenin şahsi tercihlerinin önüme geçmez. Onunla istişare ederseniz şahsi düşüncesini söyler. Benim bugüne kadar kalmama vesile olan Hocaefendidir. Hocaefendi kimseye karışmaz, emir vermez. Verdiğini yazanlar da yalan yazıyor.

EMRULLAH BAYRAK – ZAMAN

Ukrayna Haber

Ukrayna'nın, ilk Türkçe haber sitesi.

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu
Ukrayna Savaşı Sayılarla
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

BU HABERLER YAZILIRKEN NE MİLYARDER SERMAYE SAHİPLERİNDEN, NE DE ÇIKAR ÇEVRELERİNDEN DESTEK ALMIYORUZ… LÜTFEN REKLAM ENGELLEYİCİYİ DEVRE DIŞI BIRAKARAK SİTEMİZDEKİ GERÇEK HABERCİLİĞE DESTEK OLUNUZ... BU REKLAMLARA TIKLAYARAK GAZETECİLERİN BAĞIMSIZ OLMASINA YARDIMCI OLUNUZ... BAŞKA GELİRİMİZ YOK. DESTEĞİNİZ İÇİN, TEŞEKKÜR EDERİZ. PAYPAL: [email protected]